“Çocuğumun ismi Kur’ân’da olsun ama kimse bu ismi koymuş olmasın…”
Bu cümle, günümüzde birçok anne-babanın zihninde yer etmiş masumane görünen fakat içerisinde ciddi bir anlayış bozukluğu barındıran bir durumdur.
Evet, Kur’ân-ı Kerîm Allah’ın kelamıdır. İçinde geçen her kelime değerlidir. Ancak Kur’ân’da geçiyor olmak, bir kelimenin isim olarak kullanılmaya uygun olduğu anlamına gelmez. Zira Kur’ân, yalnızca salihlerin, peygamberlerin ve güzel hasletlerin değil; zulmün, küfrün, azgınlığın ve sapkınlığın da anlatıldığı bir kitaptır.
Kur’ân’da Firavun da vardır, Hâmân da vardır.
Kâfir de geçer, müşrik de…
Peki sadece Kur’ân’da geçiyor diye çocuğumuza bu isimleri koyar mıyız?
Elbette hayır.
Çünkü mesele “metinde geçmek” değil, manada neyi temsil ettiğidir.
İsim Bir Temennidir, Bir Duadır
İsim, çocuğa takılan sıradan bir etiket değildir.
İsim, ömür boyu taşınacak bir kimliktir.
İsim, anne-babanın evladına dair ilk duasıdır.
Bu sebeple İslam’da isim meselesi, gelişigüzel bırakılmamıştır.
Ölçümüz, her konuda olduğu gibi, Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) örnekliğidir.
Ebû’d-Derdâ (radıyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
“Siz kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse güzel isimler koyun.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 61)
Bu hadis bize şunu öğretir:
İsim sadece dünyaya ait bir tercih değil, ahirete uzanan bir sorumluluktur.
Kur’ân’da geçen her kelime isim olmaz.
Bazen öyle trajik örneklerle karşılaşıyoruz ki, insanın yüreği sızlıyor.
Yakın zamanda haberlere konu olan, Annesini camdan atan, haddi ve hududu paramparça etmiş bir hayırsız evladın ismi de Kur’ân’da geçiyor…
اَللّٰهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فٖى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
“Asıl onlarla alay eden Allah’tır; azgınlıkları içinde bocalayıp durmalarına izin verir.”
(Bakara, 15)
Burada geçen anahtar kelime: TUĞYAN
Tuğyan ne demektir?
Azgınlıkta ileri gitmek, haddi aşmak, sınır tanımamak…
Kur’ân’da tuğyan, maalesef övgüyle anılmıyor; uyarıyla, tehdit ve zemle anılıyor.
Firavun’un vasfıdır tuğyan.
Helâkin sebebidir tuğyan.
Peki bu manayı taşıyan bir kelime, sırf Kur’ân’da geçiyor diye bir çocuğun ismi olabilir mi?
Sonra da “Nerede hata yaptık?” diye soruyoruz değil mi? …
Oysa hata en başta, isimdeki manayı görmezden gelmekle başlamıştır.
Peygamber efendimiz (sav) bazı isimleri manası güzel anlam ifade etmediği için değiştirmişti.
Bu bize açık bir ölçü sunar:
İsimde mana esastır.
Mana kötüyse, kelimenin kaynağı ne olursa olsun isim olarak çocuğa verilmemeli.
Evladımıza koyduğumuz isim,
– Onun karakterine fısıldanan ilk cümledir.
– Hayatı boyunca duyacağı en çok kelimedir.
– Meleklerin de, insanların da ona hitap şeklidir.
Bu yüzden “Kur’ân’da geçsin yeter” değil,
“Allah katında güzel olsun” hassasiyetini gözetmeliyiz.
Unutmayalım:
Kur’ân’da geçmek yetmez;
Kur’ân’ın övdüğü manayı taşımak gerekir.
İsim bir kelime değil, istikamettir.




























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.