• BIST 9549.14
  • Altın 2492.827
  • Dolar 32.4863
  • Euro 34.7687
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 25 °C

Ben de Müslüman Olacağım

Coşkun Otluoğlu

Liverpollu taraftarlar, Mısırlı Muhammed Salah’ın başarısı üzerine içinde “Ben de Müslüman olacağım!” geçen bir tezahürat yapmaya başladı. Sezon başında Roma’dan 42 milyon euro bonservis bedeli karşılığında Liverpool’un yolunu tutan Salah, bu sezon takımına kazandırdığı puanlarla adından sıklıkla söz ettiriyor.

            Diriliş Ertuğrul’da da ömrü Türklere karşı düşmanlık ve savaşla geçmiş komutan Aris, Ertuğurul’un örnek şahsiyetinden etkilenerek İslamiyet’i kabul ederek Müslüman olması geçen haftaki bölümde dikkate değer bir durumdu.

            Bu iki misale benzer birçok hadise tarihte olduğu gibi günümüzde de her zaman gündem olmaya devam etmektedir.

            Ancak, gelişen olaylara bakıldığında gelişmeler hiç de iç açıcı değildir.

İçinde bulunduğumuz şu günler, bu yaşadığımız süreç, bu çağ, üçüncü bin yılın ilk yıllarıdır ki bu Hıristiyanlığın Asya’yı Hıristiyanlaştırmak için hedef koyduğu üçüncü bin yıldır. Birinci bin yılında Avrupa’yı, ikinci bin yılda Amerika ve Afrika’yı Hıristiyanlaştıran Kilise, üçüncü bin yılda ise Asya’yı gözüne kestirmektedir.

            Geçen hafta Mısır’da 53 kiliseye ruhsat ve çalışma izni verildi.

            FETÖ’nün Medeniyetler İttifakı projesinde, Hatay buluşmalarını hatırlamayanımız yoktur. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin dışarıda tutulması, Cuma hutbelerinde: “Allah katında din İslam’dır.” ayetinin okunmasının kaldırılması ve Anadolu’da birçok kilisenin yeniden hizmete girmesi gibi saymakla bitiremeyeceğimiz faaliyetler bu iddiamızın ne kadar haklı olduğunun bir ispatıdır.

            Dünya uyuşturucu ticareti ve tüketiminin yüzde 62’sinin Asya kıtasında olduğu düşünüldüğünde nasıl bir yol takip edildiğini tahmin etmek o kadar zor değildir. Toplumun geleceğini çürütmek için nesillerin bozulması, ailenin temelinin sarsılması ve ülkelerin ekonomilerinin Avrupa ve Amerika’ya bağlılığından dolayı, siyasî olarak bu merkezlerden kontrol edilen bir dünyanın varlığı bizleri rahatsız etmelidir.

            Başarının gerçek ölçütü sonuca odaklanmak olarak görülür. Siyasî, askerî ve iktisadî bütün hayat netice almaya odaklıdır. Sonuç alınamayan bir durum başarısızlığı, bu da zayıflığı doğurmaktadır. Zayıf sevilmez. Zayıf desteklenmez. Zayıf, kan kaybeder. Zayıf bu kurallar ölçüsünde kaybeder. Kaybetmeye mahkumdur!

            Her daim karşımıza dikilen kabadayıvari bir duruşla: “Bu kötülediğiniz Batı olmasa elektrik yakamazsınız. Bu Batının buluşları sayesinde teknolojiyi kullanıyorsunuz. Eğer Batıyı beğenmiyorsanız Batının buluşlarını kullanmayın!”

            Diğer bir aşağılık kompleksi de şudur: “Bakın, İslam ülkelerine, şu Araplara bir bakın! İslam bu kadar güzel bir şey de neden Müslümanlar geri kalmış o halde?”

            Güzelliğin ve başarının sonuca endeksli olduğu bir dünyadan söz ediyoruz. Bu dünyada güçlünün kazandığı, güçlünün zayıfı ezdiği bir zalim dünyadan söz ediyoruz. Kabadayıvari ve aşağılık kompleksine dayalı tutumlar bu gücün karşısında çözüldüğünden kendini inkâr hatta kendinden kaçarak güce ram olmuş bir sömürgeyi barındırır. Ne kadar sömürülürsen o kadar tehlikesizsin!

            Güç ve zayıf arasında tercih edenler, sonuca odaklanmış olanlardır. Sonucun Allah tarafından tayin edildiğini bilmeyenler, sebepler üretmeye maharetlidirler. Bu nedenle iyinin, güzelin, doğrunun ve haklının yanında durmayacak olanlar sonuca ve güce bakacaklardır.

            İyi ve güzele örneklik teşkil eden her durum tarafı olduğu fikrin veya akımın ister istemez taraftarlarını mutlu edecektir. Oysa insanın gayesi yeryüzünde zulüm kalmayıncaya kadar onunla savaşmaktır. İslam’ın temel prensiplerinden birinin bu olduğu unutulduğunda etrafımızı saran tehlike camimize, evimize ve en yakınımıza kadar sirayet eder.

            “Öyle bir hayat yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin.” veciz sözü tam da burası için söylenmiş gibidir. Muhammed Salahlar veya Ertuğrullar temsil ettikleri davanın en güzelini sergilemektedir. Müslümanlar İslam’ın güzel ahlakını giyindiklerinde kurtuluş ve mutluluk için insanlar geçmişte olduğu gibi fevç fevç İslam’a koşacaktırlar.

Kilise, Asya’yı Hıristiyanlaştırıyorsa bu Müslümanların acziyet içinde olmaları nedeniyledir.

            Bugün İslam garipse bu Müslümanların zayıflığı nedeniyledir. Öyle ya insanlar güce tapıyorlar!

               

Bu yazı toplam 2304 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113