Çalıkuşu’nda Hıristiyanlık İzleri
Önceki yazımızda Çalıkuşu yazarının eğitiminin eser üzerindeki tesirinden kısaca bahsetmiştim. Bugünkü yazımızda da eserdeki Hıristiyanlık izleri üzerinde durulacaktır.
Manastır
Eserin başkahramanı Feride manastırda on yıl eğitim almıştır. (s. 26) Öyleyse okuyucu ister istemez manastırın ne olduğunu merak edecektir. Özellikle ortaokul ve lise seviyesinde bu eserle tanışmış genç kuşakların zihin dünyalarında manastır, kendi dinî ve sosyal dünyalarında bir çatışmaya sebebiyet vereceği muhakkaktır. Çünkü manastır, Hıristiyan bir dinin öğretilerini esas alan eğitim kurumuyken, Müslüman bir gencin inanç ve zihin dünyasındaki yeri her zaman sorgulayıcı ve şüpheci bir yaklaşıma sebebiyet vermesi kaçınılmazdır.
Kavram kargaşası ve zihinsel çatışma bu aşamada devreye ister istemez girecektir. Üstelik ders kitaplarında, okuma metinlerinde ve başarılı bir roman olarak Çalıkuşu’nda ön plana çıkmış manastır ve bunun çağrışımları, Müslüman gencin zihin dünyasında çatlaklara, sızıntılara, bunalımlara ve bunun daha ilerisi olarak başka bir dine veya yabancı kültüre teslimiyete kadar ilerleyen kapının açılmasına sebebiyet verecektir.
Eserde manastıra ait kişi, kavram, mekân ve kültürel ögelerden bazıları üzerinde durulmuştur.
Sör
Sör, Hıristiyan-Katolik Mezhebinde Manastırdaki Kadına Denir.
Sör, Hıristiyan-Katolik mezhebinde kendini tümüyle dine veren ve manastırda dinsel bir yaşam süren kadınlara denir. Eserde Feride’nin öğretmenleri ve arkadaşları Hristiyan’dır. Feride, bu okulda tam on yıl kalmıştır. Eserde Feride’nin ağzından bu husus şöyle dile getirilmiştir: “Burası benim on sene kapalı kalacağım Sör mektebiydi.” (S.26)
“Fransızca muallimimiz Sör Aleksi…” (s.7)
“…gevezeliğimden bıkan Sör’ler…” (s.7)
“Öte yandan manastır terbiyesinin…” (s.8)
“Sör Aleksi, izahatını bitirdikten sonra…” (s.8)
“Fakat Sör’lerde okuyan kızlarının…” (s.9)
“Sör Aleksi’nin verdiği ilk hatıra vazifesini…” (s.11)
“Garibi şu ki, Sör Aleksi siyah elbisesinin içinde filiz gibi…” (s.11)
Yukarıda alıntısı yapılanlar gibi birçok yerde Sör’lerden bahsedilmiştir.
Eserde Sör’ler ile ilgili bazı olumlu yönleri başlaklar halinde şöyledir:
Sör’ler Melek Gibi Sabırlı İnsanlar
“Bu Sör’ler ya hikikaten melek gibi sabırlı insanlardı yahut benim hoş bir tarafım vardı.” (s.27)
Sör’ler Hoş Görülü İnsanlar
Feride, papazın taklidini yaparken kendisinin yakalanmasını, bu taklit dolayısıyla cezalandırılacağını zannederken Sör tarafından hoş görülmesini şu şekilde anlatmaktadır:
“Şaşkınlıktan ne yapsam beğenirsiniz? Boynumu bükerek, parmağımı dudağıma götürerek “sus” işareti yaptım, sonra da parmaklarımla ona bir öpücük gönderdim.
Sör’ler Affedici İnsanlar
“Mektebin en büyüğü bu Sör Süperiyör’dü. En ihtiyar hocalara kadar herkes onu Allah gibi sayardı. Böyle olduğu halde kendisinden hocaya karşı suç ortaklığı rica etmem kadıncağızı neşelendirdi.” (28)
Başka bir yerde de Feride okuldan izinsiz dışarı çıkarak köpeklere yiyecek bir şeyler verirken yakalanması üzerine Sör’lerin yufka yürekliliğini ve yumuşaklığını şu şekilde anlatmıştır:
“Sör’ler ne garip insanlardı. Zannederim ki başka bir mektepte bunu yapsam ya hapsedilir yahut da başka ceza görürdüm.” (s.30)
Sör’ler Hayvan Sever İnsanlar
Diğer yandan hayvan sever olduklarını da göstermiştir. Sör’ün kendisine şu şekilde yaklaştığını Sör’ün ağzından aktarmıştır:
“Küçük, hayvanları korumak güzel şey, dedi, fakat itaatsizlik etmek hiç öyle değil.” (s.30)
Sör’ler Yufka Yüreklilik Yumuşaklık Tesiri Yapan İnsanlar
Diğer yandan kendisini en çok Sör tarafından sevildiğini, Sör’ün davranışlarıyla kendisinin üzerinde derin izler bıraktığının altını çizmiştir:
“Hayatta kimse galiba bu kadın kadar beni sevmedi.
Sör’lerin buna benzer hareketleri o zaman yelin kayaya tesiri gibi bir şeydi, haşarılığıma, intizamsızlığıma mani olacağa benzemezdi. Fakat zamanla, gizli gizli içeriye işlemiş, bende silinmez izler şifasız bir zaaf ve rikkat tortusu bırakmış olmasından korkarım.” (s.30)
Papazlar
Eserde Sör’lerin yanında papazlarda gösterilmiştir.
“Ara sıra mektebimize, çenesinde keçisakalına benzeyen bir küçük sakal taşıyan gözlüklü bir papaz gelip giderdi.” (s.28)
“Ara sıra bize müzik dersi vermeye gelen ihtiyar Frer Ksavye değil mi?” (s. 72)
“Katolik Arkadaşlar, Paskalya, Komünyonlar, İsa Peygambere Nişanlanma”
Eserde bu kavram ve terimler okuyucunun, özellikle de genç Müslüman bireylerin sempatik biçimde algılayacakları biçimiyle sunulmuştur:
“On üç, on dört yaşına gelen Katolik arkadaşlarım baharda Paskalya bayramında ilk Komünyonlarını yaparlar, etekleri yere değen beyaz ipek elbiseler, gelin duvaklarına benzeyen kucak kucak tüller örtünerek İsa Peygambere nişanlanırdı.” (s.37)
Katolik, Roma'daki Papa'ya bağlılıklarını sürdüren kişilere denilmektedir. Bozulmuş Hıristiyanlığın bir mezhebidir. “Haçlı seferleri münasebetiyle Müslümanlarla karşılaşmış ve İslâm’ı kendine rakip gördüğü için ona cephe almıştır. Asırlar boyu Katolik Batı’ya hâkim olan İslâm imajı son derece olumsuzdur.”[1]
Komünyon
Hristiyanlıkta İsa'nın çarmıha gerilmeden önceki gece havarileri ile yediği Son Akşam Yemeği'nin anıldığı ayindir. Roma Katolikleri tarafından Missa Ayini adıyla ifade edilir. Kiliselerde önemli bir ritüel olarak kabul edilen komünyonlarda rahip, ekmek ve şarap vererek ayini yürütür.
Paskalya
Hıristiyanların, Hazreti İsa’nın diriliş günü olarak kutladıkları dinsel bayram eserde özendirici biçimde dile getirilmiştir. Feride’nin ağzından:
“Tatiller içinde en sevdiğim Paskalya yortusuydu.” (s.40) denmektedir.
Noel Yortusu
Noel, Hristiyanların kutladığı bayramıdır ve İsa'nın doğumunu anmak için düzenlenir. Yortu ise, Hristiyanların İsa'nın hayatını, ölümünü, dirilişini ve azizlerin hayatlarına yansımış olan faziletlerini anmak üzere kilisenin belirlediği günlere verilen isimdir.
Eserde Kâmuran’ın Feride’ye aldığı hediyenin ne olduğu anlatılırken dile getirilmiştir.
“Bunlar Noel yortularında küçük çocuklara hediye edilen resimli bebek masalları kabilinden şeylerdi.” (s.65)
Kalver
Kalver, Hıristiyanlıkta İsa Peygamber’in çarmıha gerildiği tepenin adıdır. İslamiyet de ise Hazreti İsa çarmıha gerilmemiş, ona benzetilen havarilerden biri çarmıha gerilmiştir. İslam inancına göre Hazreti İsa Allah tarafından göğe kaldırılmış ve Kıyamet kopmadan tekrar yeryüzüne inecektir.
Eserdeki birçok bilgi bozulmuş Hıristiyanlığı referans kabul etmiştir. Dolayısıyla millî bir zihniyete ters düşmektedir. Aşağıdaki paragrafta İsa’nın asıldığı yeri hatırlatmak için haç dikilmiş tepe Kalver ve Meryem şu şekilde dile getirilmiştir:
“Sör Aleksi sınıfta gürültümüzden rahatsız oldukça, mum gibi sarı parmaklarını birbirine geçirir, berrak mavi gözlerini bir Meryem tasviri saflığıyla gökyüzüne kaldırarak, “Bana bir Kalver azabı çektiriyorsunuz!” derdi.”
Diğer yandan Feride, öğretmenlik yaptığı bir okulda musiki hocasının nazik tavırlarını İsa’nın tasvirlerine benzetmiştir.
“İnce sarı sakallı, açık mavi gözleri bana pansiyonun loş dehlizlerinde mahzun mahzun gülümseyen İsa resimlerini hatırlattı. Hele söz söyleyişi doyulmayacak kadar tatlı idi.” (s. 317)
Kantik
Fransızca bir kelime “cantique” Hıristiyan ilahileri manasına gelen, dinsel şarkılardır. Feride, Manastırda çocukluğunun mesut günlerinde org eşliğinde derin ilahiler içinde geçtiğini ve öğretmen olduğunda da okulda bu ilahilerden org ile çaldığını belirtmiştir.
“Çocukluğumun mesut günleri bu orgun çaldığı ağır, derin ilahiler içinde geçmişti.” (s. 320)
“Orgun önünde oturdum; yavaş, gayet yavaş olarak sevdiğim kantik’lerden birini çalmaya başladım.” (s. 320)
“Bunlar, kantik denilen bir nevi ilahilerdir ki, esasen böyle yanık şeylerdir efendim. Hüzün ben de değil, onlarda.” (s. 321)
[1] İslam Ansiklopedisi, Katolik.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.