• BIST 9520.22
  • Altın 4281.372
  • Dolar 39.3424
  • Euro 45.6327
  • İstanbul 22 °C
  • Ankara 26 °C

ESER TAHLİLLERİ Gayri Millî Unsurlar Bakımından Çalıkuşu-1

Coşkun Otluoğlu

 

 

            Giriş

            Türk Edebiyatının en çok okunan romanları arasında gösterilen “Çalıkuşu” hisli bir aşk hikâyesi gibi görülse de arka planında birçok problemi ele alması bakımından da önemlidir.

            Problemlere yaklaşım tarzı ne yazık ki millî bir hassasiyet yerine daha çok Batı bakış açısıyla ele alınmıştır. Sanırım bunda en önemli pay, ecnebiler tarafından yönetilen bir okulda eğitim alan eserin yazarı ile ilgili olmasıdır.

            Reşat Nuri, İzmir’de bir süre frerler okulunda eğitim görmüş ve burada gördüğü birtakım dinî (Hıristiyanlık-Katolik) ve ecnebi kültürel izleri Çalıkuşu’na yansıtmıştır.

            Eserin yayınlandığı yılları da dikkate alırsak (1922), bu dönem millî olandan modernlik, Batılılaşma ve yenileşme adıyla başka bir kültüre, başka bir medeniyete geçişin yapıldığı dönemdir. Anadolu’nun maddi ve manevi bakımından ihmal edilişinin alaylı bir üslupla ele alındığı birçok eser gibi Çalıkuşu da alternatif olarak Batı ve kültürü olumlu yönleriyle sunulmuştur. Çok okunması, hisli bir aşk hikâyesinin okuyucu üzerinde bıraktı tesir ve arka planda millî olanın değil yabancı kültürün sempatik biçimde empoze edilmesi eserin incelenmesi hususunu önemli hale getirmiştir.

            Eserin Özeti

            Feride’nin günlükleri biçiminde anlatılan romanda, Feride küçük yaşta önce annesini ve sonra babasını kaybetmiştir. Babası vefat etmeden önce Feride’yi yatılı Sör mektebine (manastır) kaydettirmiş ve Feride bu manastırda on yıl eğitim görmüştür. Okulda ve çevresinde oldukça sevilen Feride, hareketli ve yaramazlıkları nedeniyle Çalıkuşu lakabıyla anılmıştır. Tatillerde İstanbul’da teyzesinin köşkünde vakit geçiren Feride, teyzesinin oğlu Kâmuran ile nişanlıyken, kendisinin –nişanlısı Kamuran tarafından - aldatıldığının haberini alır almaz herkesten gizli köşkten ayrılmış ve Anadolu’nun çeşitli yer ve okullarında öğretmenlik yapmıştır. İdealist Feride’nin güzelliği her gittiği yerde başına bela olmuş, çeşitli dedikodular çıkmış ve birçok zorluklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Zeyniler Köyü’nde iken tanıştığı Doktor Hayrullah Bey’le Kuşadası’nda ikinci kez karşılaşmış ve Hayrullah Bey kızı gibi görüp kolladığı Feride’yi dedikodulardan korumak için kâğıt üstünde nikâhlamıştır. Hayrullah Bey bir gün Feride’nin günlüğünü okumuş, Feride’nin Kamuran’a karşı duygularını öğrenmiş, Çalıkuşu’nun aslında Kamuran’dan çaresiz kaçışını görmüştür. Daha sonra Feride’ye günlüğün kaybolduğunu söylemiştir. Hastalanan Hayrullah Bey, ölümünden sonra Feride’nin teyzesinin yanına gitmesini, kapalı zarf içindeki emaneti Kamuran’a teslim etmesini vasiyet etmiştir. Hayrullah Bey’in ölümünden sonra vasiyet yerine getirilmiştir. Zarfın içinde Hayrullah Bey’in bir mektubu ile Feride’nin günlüğü vardır. Hayrullah Bey, Kamuran’a yazdığı mektupta Feride’yi bir daha bırakmamasını istemiştir. Kamuran mektubu ve Feride’nin günlüğünü sabaha dek okumuş, her şeyi öğrenmiştir. Ertesi gün köşkten ayrılma hazırlıkları yapan Feride’yi bırakmamış ve evlenmişlerdir.

 

Millî Gayeler Dışında Oluşturulan Eserler

Roman sanatının Türk Edebiyatına girişi Batı eserlerinin tercüme yoluyla olduğu bilinmektedir. Bu çevirilerde Batı olumlu yönleriyle gösterilirken yeni nesil okuyucu kitlesinde farkında olunsun veya olunmasın bir Batı taklitçiliği oluşturmuştur. Bu, Tanzimat Dönemiyle hızlanmış Batıya ait kavram ve terimler Batıda olduğu gibi Türk toplumuna dikte edilmiştir.

            “Reşat Nuri’nin ilk bakışta aşk konusu üzerine kurulmuş gibi görünen romanları, gerçekte verilmek istenen mesajların şahıs ve olaylarla örülmüş edebî metinleridir. Bu bakımdan genel anlamıyla tezli roman kategorisine girerler.”[1] Bu tez gösterilmekte olan problemi millî hassasiyetin dışında bir bakış açısıyla sunar. Bu, okuyucu –özellikle roman sanatıyla yeni tanışmış genç nesil- üzerinde olumsuz millî endişelerin oluşmasına ve devamında tamiri zor kültürel zihin dünyasının zarar görmesine neden olacaktır. Böylece kendi kültürel kodlarını tanımayan ve farkında olmadan Batı hayranı bir nesil oluşmuştur. Bunun farkına varanlarda da kavram karmaşası, değerler çatışması, aşağılık kompleksi, kendine güvenmeyen dirayetsiz kişilikler yığını ortaya çıkarmıştır.

            Çalıkuşu’ndaki Hıristiyanlık-Katolik izlerinin Reşat Nuri Güntekin’in İzmir’de Frerler Mektebi’ndeki eğitiminden kaynaklandığı güçlü bir kanattır. Hıristiyan-Katolik izlerin olumlu yönleriyle Müslüman bir toplum için kabul görülecek bir referans değildir. Üstelik Anadolu’da hurafe ve yanlış inanışların millî kültürde hep böyleymiş gibi genel yargılarla sunulması bunun karşısında Hıristiyan-Katolik unsurların olumlu yönüyle alternatif bir tez olarak sunulması eserdeki gayri millî unsurlar olarak görmemiz gereken hususlardır. Bununla beraber “tezli roman” fikriyatı içinde görülen problemler yine millî unsurlar ile çözülmeli ve bu şekilde bir tez geliştirilmeliydi. Oysa Çalıkuşu’nda böyle davranılmamıştır.

            Frerler Mektebi Bir Hıristiyan Okuludur

            Reşat Nuri, İzmir’de frerler okulunda eğitim görmüş ve Çalıkuşu’nun başkahramanı Feride’ye de Fransız Sör Mektebinde on yıl eğitim almasını romanında kurgulamıştır.

            Fransızca bir kelime “frer” çeşitli sözlüklerde “Frer” erkek Papazlar için kullanılan kardeş anlamına gelir. Yabancı okullarda görev alan “papazlara” denir.  Diğer bir anlamı da halkın sadakalarıyla geçinen gezici Katolik tarikat üyelerine verilen isimdir.

Eserin daha ilk üçüncü cümlesinde okuyucu “Sör”le tanışır: “Fransızca muallimimiz Sör Aleksi, bir gün bize yazı vazifesi vermişti.” (S.7) denilmektedir.

Sör, Hıristiyan-Katolik Mezhebinde Manastırdaki Kadına Denir.

Sör, Hıristiyan-Katolik mezhebinde kendini tümüyle dine veren ve manastırda dinsel bir yaşam süren kadınlara denir. Eserde Feride’nin öğretmenleri ve arkadaşları Hristiyan’dır. Feride, bu okulda tam on yıl kalmıştır. Eserde Feride’nin ağzından bu husus şöyle dile getirilmiştir: “Burası benim on sene kapalı kalacağım Sör mektebiydi.” (S.26)

“Notre Dame de Sion (ya da Dam dö Sion) ilk kez 1842 yılında Fransa’da; Osmanlı Devleti’nde 27 Kasım 1856 tarihinde İstanbul Pangaltı’da, 11 rahibe tarafından yatılı okul olarak kurulur. Ülkemizde açılan ilk Kız Lisesidir. Okul daha sonra İzmir, Selanik, Trabzon ve Suriye’de şubeler açar. Çalıkuşu roman kahramanı Feride bu okulda on yıl öğrencilik yapar.” “Çalıkuşu romanı 1922 yılında yayımlanmış olup, 100 yıl öncesinin, bir yabancı okulu hakkında bilgi vermesi açısından önemlidir. Notre Dame de Sion’da amacın, okutulan derslere ve yapılan etkinliklere bakıldığında eğitimin “siyasi” ve “toplumsal” işlevini gerçekleştirmeye yönelik olduğu görülür.”[2]

(Makalemizin devamı bir sonraki yazımızda yayınlanacaktır.)

 

 

           

 

        

        

        

 

[1] Hüseyin ÇELİK, Reşat Nuri Güntekin Maddesi, İslam Ansiklopedisi.

[2] Öğretim Görevlisi Şemseddin KOÇAK , Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi Cilt 1, Sayı 1 / Aralık 2016.

Bu yazı toplam 798 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113