• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 16 °C

Edebî Eser ve Ticarî Kültür

Coşkun Otluoğlu

İdeolojik ön yargılar çoğu kez edebî esere yaklaşılmayı önleyen veya zayıflatan nedenlerden biridir. Bununla beraber moda ve popüler kültür de edebî eseri çoğu kez değersizleştirmiştir. Çünkü ticarileşmiş olan ne varsa tüketimi hedeflemekte dolayısıyla edebî eser anlaşılsın veya anlaşılmasın maddî kazanca tevdi edilmiş bir görev ortaya çıkarılmıştır.

            Büyük şehirlerin reklam panolarında boy boy kitap reklamlarını neyle izah edebiliriz? Modaya göre değişen bir tüketimin neticesinde ortaya çıkan maliyetler nereden çıkarılacaktır? Edebî eserin bir kazanç kapısı haline dönüştürülmesindeki esas tehlike edebî eseri bulmak isteyen okuyucunun yanıltılmasıdır.

            Bir edebî metinde estetik gayenin yanında fikir zenginliği veya güzelliği bu reklamların hangi merkezinde yer alır? Edebî eserin duygu dünyası ile ekonomik çıkarlar bir arada bulunabilir mi? Bütün bunlarla beraber edebî eser kendi kendine yeten bir bütünlük olduğuna göre ekonomik çıkarlar ve devasa maliyetler edebiyat dünyasına ve dolayısıyla okuyucuya ve kalıcı olarak da kültürel dünyamıza zarar vermeyecek midir?

            Kültürel varlığın borçlu olduğu esas dinamikler edebî metni oluşturan esaslardır. Bu esaslara uyulmayınca kültürel dünyayı oluşturan kodlar bozulacaktır. Eğitim faaliyetlerinden başlayarak faydacı sonuçlar almaya dönük tavırlar edebî anlayışı zedeleyecek ve seküler bir sonuç doğuracaktır. Yeni yetişen nesil, edebî eserin kendisini değil kısaltılmışını veya özetini bulmak ve sonuca varmak istiyor. Eserin bütünü üzerinde çalışmayan veya bütününden faydalanmayan kişi edebî eserin duygu dünyasını yakalayamaz. Fikri güzellik de estetik de edebî eserin bütünlüğü içinde hissedilebilir. Dolayısıyla eserin özeti veya kısaltılarak bir nevi bozulmuş edebî eserde fikrî güzellik ve estetik aramak doğru olmaz.

            Diğer taraftan edebî eserin bağımsızlığı, edebî eser ticarî meta olunca son bulacaktır. Çünkü esas bağımlılık daha çok kazançla doğru orantılıdır. Küresel manada ortaya atılmış bütün organizasyonların amacı edebî eserin bir kampanya ile daha fazla satılması ve gelir getirmesini amaçlamış olmasıdır. Bu kampanyalarda ideolojik reklam ve toplumları maniple de söz konusu olabilmektedir. Türkiye’deki kitap fuarları da bu manada ticarî amaçlara hizmet etmektedir. Okullardaki okuryazar buluşması da böyledir. Yazar gerçekte kitabı ile ilgili bir şeyler anlatmak yerine, kitabını imzalamak bahanesiyle daha fazla kitap satmak derdinde olduğu bilinen bir gerçektir.

            Davet edildiği bir konferansa yüzlerce kitapla gelen ve kitaplarının satışının istediği gibi yapılmadığını görünce üzüntüden ağlayacak birçok yazar ve sanatçı gördüğümü belirtmeliyim. Oysa yazarın/sanatçının sevineceği ve üzüleceği asıl gerçek şudur ki eserini okuyan, anlayan bir okuyucusu kitlesi var mıdır, yok mudur? Eserinden yola çıkarak okuyucusunda yeni bir pencere, yeni bir dünya veya yeni renkler ve estetik zevk uyandırmış mıdır? Kendisinin kitabını okuyan okuyucusunun yüreğine dokunmuş mudur? Ticarî kültür ve maddî kazanç endişesi sadece yayınevlerinin sorunu olmaktan çıkmış bizzat bu sektörün içinde yer alan yazar/sanatçıyı da derinden vurmuştur.

            Ticarî endişe ve ekonomik kazanç kişiliksiz ürünlerin de ortaya çıkmasında önemli etkiye sahiptir. Daha fazla yozlaşan kültür sebebiyle toplumun iç dinamiklerini oluşturan değerlerin yıpranmasına sebep olmaktadır.

            Edebî eserin ticarî kültüre kurban gidişinin diğer boyutu ise rekabettir. Rekabet unsurunun içeriğinde daha estetik, daha güzel ve daha fikir zenginliği veya edebî eserin özerkliği ise buna diyecek bir sözümüz olamamalıdır. Oysa ticarî kaygılarla oluşturulmuş bir rekabet önce yazara/sanatçıya, sonra da okuyucuya ciddî manada zarar vermektedir. Yayınevleri daha çok kazanç elde etmek için böyle bir yola başvurduklarında edebî eserin hakikati anlaşılmaz ve gerçek sanatçıların kıymeti bilinmeyerek kültürel yozlaşma ortaya çıkmaktadır.

            Kültürün ticarileşmesi beraberinde pazar endişesini de getirmektedir. Satışa ve baskı sayısına bağlı yaklaşımlar edebî eserin özerkliğini de yok saydığı gibi yazarı/sanatçıyı da küçültmektedir. Daha iyi edebî eser olduğu halde daha az satış yapmış bir eser sahibi toplum nezdinde tanınmadığı gibi sayıya bağlı değerlileştirme yarışına girilmektedir. Bir eserin daha fazla satış yapmış olması o eserin ille de kıymetli olduğu anlamını taşımamaktadır.

Tüketim toplumunda her şeyin daha fazla kazanılmaya odaklandığı bir dönemde edebî eseri koruyacak olan zamandır. Zaman içinde direncini devam ettiren edebî eserler bir sonraki kuşaklarca da takip edilecektir. Böylece kalıcı olanın gerçekte edebî eser olduğu, ticarî amaçlarla çok satmış bir eserin ise saman alevi gibi yok olup gittiği kültür tarihi içinde bir gerçek olarak durmaktadır.

Bu yazı toplam 1187 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113