• BIST 9865.32
  • Altın 3396.978
  • Dolar 36.2717
  • Euro 37.9681
  • İstanbul 6 °C
  • Ankara 5 °C

Zaman Tasavvuru

Coşkun Otluoğlu

Kâinatın yaşının 15 Milyar yıl olduğu tahmin edilmektedir. Kâinatta 100 milyar galaksinin olduğu bilinmektedir. Her galakside de 100 milyar yıldız olduğu tahmin edilmektedir.

Mesela bizim de içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisinde Güneş bir yıldızdan ibarettir. Ve Güneş orta büyüklükte bir yıldızdır. Demek oluyor ki her galakside 100 milyar tane Güneş gibi yıldızlar var.

Bizim ömrümüz kâinatın var olduğu süreyle kıyas edildiğinde insan ömrünün hiç de o kadar uzun bir zaman dilimini teşkil ettiği söylenemez.

Şu garip varlık - ki ya eşref-i mahluktur veya esfelasaflin-  yani insanoğlunun yeryüzündeki serüveni ise yaklaşık 140 bin yıl olduğu tahmin edilmektedir. İnsana ait bulguların tarihi ise 40 bin yıla kadar ancak uzanabiliyor.

Bu bilgiler ışığında fikir yürüttüğümüzde muazzam bir alemin varlığı ile karşı karşıya olduğumuzun idraki insanın tasavvurunun yetmeyeceği bir büyüklükte olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. En önemlisi de insanın bu büyük kainattaki varlığının gerçekte çok küçük olduğu hatta yok denecek kadar olduğu gerçeğidir.

Dünya’daki türlerin de çeşitliliği yine insanın tasavvurunun yetmeyeceği kadar çoktur ki bu sayı da yaklaşık 10 milyona yakındır. Yani insanoğlundan başka 10 Milyon tür daha Dünya gezegeninde yaşamaktadır.

İnsanın tür olarak varlığı bile Dünya gezegeninde yüzde sıfır bir (%0,01) bile değildir.

Zamanın kendi döngüsü içinde gerçekleşen vakalar zinciri de bizim hesap kabiliyetimizin üzerindedir. Günü 50 bin yıl olan bir günde meleklerin Allah’ın katına çıktığını belirten ayetler de yukarıdaki zaman ve mekân tasavvurunu destekler mahiyettedir. Yani bütün mahlukatın Yaratıcı’sının bize ulaşan Kitab’ın’da Melekler’in Dünya gününe denk 50 Bin yıllık mesafeyi bir günde kat ettikleri şöyle dile getirilmiştir:

“Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.” (Me’âric Suresi 4. Ayet)

Yine Kur’an’da Kıyametin yakın bir zamanda kopacağı ve evrenin sonunun geleceği belirtildiği halde kimi insanlar Kur’an’ın bu haberi bize 1400 yıldan daha fazla bir zaman önce haber verdiği halde neden Kıyamet’in kopmadığını dile getirmektedirler.

            Hem, Kainatın var olduğu uzun zaman dilimi (yukarıda dile getirdiğimiz gibi 15 Milyar yıl) hem de muazzam büyüklüğü, hem de Kainat’ın var olduğu zaman dilimi ile bizim zaman dilimimiz kıyaslandığında insan ömrünün yani bizim hesap ettiğimiz Güneş sisteminin oluşturduğu zaman aralığı çok kısadır. Bu hesaba göre insan ömrünün ki ortalama 80-100 yıllık bir zaman dilimi Yaratıcı’nın Kur’an’da belirttiği zaman dilimine orantısal olarak hesaplandığında iki dakika bile etmemektedir. Bu orantıya göre 1000 yıllık bir zaman dilimi bile 40 dakika değildir.

Peygamber Efendimiz’in dünyadan ayrılışı henüz 39 dakika bile olmamıştır.

            Hazreti İsa doğalı 57 dakika olmuş, İstanbul’un Fethi üzerinden henüz 16 dakika geçmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının üzerinden henüz üç dakika bile geçmemiştir.

            Hem kâinatın bu zaman gerçekliğindeki yeri, hem muazzam büyüklüğü, hem zamanın kendi gerçekliği, hem de insanın bu muazzam büyük dengenin içindeki kısa ömrü ve sonunda ölüm ile toprağa karışan bedeni onun acziyetinin göstergesidir.

            Buna rağmen insanın kendisini kâinatın efendisi gibi görmesi ki bu onun en büyük talihsizliğidir. Çünkü insan gerçekte gafil, cahil, zalim ve bir o kadar da eksik bir varlıktır.         

Bu yazı toplam 601 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113