• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 18 °C

Bir Delinin Allah’a Mektubu

Coşkun Otluoğlu

Rivayet olunur ki bu mektup Elazığ Akıl Hastanesinde 1965 yılında vefat eden bir hasta tarafından kaleme alınmıştır. Okurlarımla paylaşmak istedim.

“Ben Dünya kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa köyünden, El-Aziz Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, başhekimlik üzerinden hâkimler Hakimi’nin dergah-ı uluhiyetine son arzuhalimdir:

Ben, gam (dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında padişah yapılmışım. Meyvelerden dağdağana, çalgılardan ney-kemana kapılmışım. Benim yatağım akasya dikeninden, yorganım kirpi derisinden farksızdır. Kalbim Ayizman’ın (Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını, ve sahranın çöl fırtınasıdır.

Ruhum aşık-ı Hüda Mahbub peresttir, lakin aklım kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gelgittir. Bana gelen derd ü gamın kilosu beleştir. Nerde bir güzel varsa bana karşı keleştir (yüz vermez, cesaretlidir), bütün yiğitler de bana hep ters ve terestir. Aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. Yani, içtiğimiz kezzap suyu, mezemiz ise ateştir.

Ol Resul-i zişan ve sultan-ı dü-cihan: “Cenabı Allah’ın insanları dünya, dünyayı ise insanlar için yarattığını; ruhları vücut için, vücutları ise ruhlar için yarattığını; erkekleri kadınlar; kadınları erkekler için yarattığını; Cenneti mü’min kullar, mü’min kulları da Cennet için yarattığını; Cehennem’i inkârcılar ve münafıklar, inkârcıları ve münafıkları da Cehennem için yarattığını Hadisleriyle haber vermiştir.

Peki, acaba benim gibi meczup divaneleri ne maksatla halk etmiştir? Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin.

Allah sana iman verdi sen tuğyan edersin; o inam etti, sen küfran (nankörlük) edersin; o ikram etti, sen inkâr edersin; o ihsan etti, sen isyan edersin; bir de kalkıp bana deli divane diye bühtan edersin.

 

Bu söylediklerimin hepsi ruhumun içinde cenk etmektedir. Eğer dilekçemin cevabı gelirse bu manevralar sona erecektir. Şimdi adresimi arz ediyorum: Kur’an’ı geldiği yere, yine Kur’an’ı getiren geri taşısın. Madem ki ahkâmı ve ahlakı kalmadı, Kur’an’ın kâğıdı ve yazısı neye yarasın? Ta ki Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince yeniden okunup yaşansın.

Ey zerrelerden kürelere, yerlerden göklere bütün âlemlerin Rabbi, ey cemadî, nebatî, hayvanî, insanî, ruhanî ve nuranî her şeyin ve herkesin yegâne sahibi,

Ey iman ve şuur ehli kalplerin en yüce habibi,

Ey dertli bedenlerin kederli gönüllerin ve yaralı yüreklerin tabibi,

Ben biçare kulun ki; garipler garibi, hüzünlerin esiri, zulümlerin muzdaribi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi. Ama kutsi muhabbet ve hasretinin divanesi.

Herkesi ve her şeyimi elimden aldın, ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegâne Sen kaldın. Yurdumdan yuvamdan, evimden barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın, ama onları ararken Sana ulaştım, sevdana daldım. Böylece fani ve hayali görüntülerden kurtarıp hakiki tecelline mazhar kıldın.

Yüceler yücesi Rabbim, Efendim,

Haktan saparak ve haddimi aşarak, hâşâ senden, Burak bineği, Cebrail seyisi, Sidretül Münteha menzili, cümle mahlûkatın en şereflisi, Rahmanın en mükemmel tecelli ve temsilcisi, Kainatın fahri ebedisi, Ahir zaman Nebisi ve Mehdisi, Levhi Mahfuzun (Kader projesinin) tercümanı ve tebliğcisi, Efendiler Efendisi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in Mahbubiyetini mi istedim?

 Hanif dinin üstadı ve nice nebilerin atası Hz. İbrahim’in haliliyetini, Hz. Süleyman’ın saltanat ve servetini Hz. Musa’nın Celadet ve cesaretini, Hz. İsa’nın ruhaniyetini mi istedim?

 Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın yüksek fazilet ve kurbiyyetini, Hz. Ömerül Faruk’un dirayet ve teslimiyetini, Hz. Osman’ı zinnureynin asalet ve sehavetini, Hz. Aliyyül Murtaza’nın ilim ve velayetini mi istedim?

Senden mülkü hâkimiyet, şan ü şöhret, mal ü servet mi talep ettim?

Senden vücüdüma sıhhat ve afiyet, aklıma ziya ve selamet, hayatıma huzur ve istikamet dilendimse, bunlar için de bin kere tevbe ettim. Çünkü şeriatın iptal, tarikatın ihmal, hakikatin ihlal ve mü’minlerin iğfal edildiği bir zillet ve rezalet döneminde, bana akıl ve mükellefiyet verseydin, bu sadece benim mesuliyet ve mahzuniyetimi ziyadeleştirecekti.

Sultanım Efendim,

Ben senden sadece seni istedim; pahası elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna feda etmektir. Rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben hâşâ itiraz değil, naz ederim ama umarım Sen niyaz kabul edersin. Aile efradımı, aklı izanımı alıp beni hicrana saldın.

Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hain ve hilekâr olaydım. Ya, varlıklı kalıp ama zalim ve sahtekâr olaydım? Ya, âlim ve saygın kalıp ama gafil ve riyakâr olaydım? Ya, arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkâr olaydım? Ya, sağlıklı sefalı kalıp ama, sapıtmış, ahlaksız ve vicdansız olaydım?

Derd ü bela ki, sabredenlerin vesile-i miracıdır. Müminler kalbin tacı, mücrimler rahmetin muhtacı, münkirler hikmetin icabı, sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır. Velakin bu münafık hain ve zalimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır. Şerefli insana, helali dışında bütün kadınlar kızlar, ana-bacıdır.

Ey Rabbim, Efendim,

Malum-u âliniz ve zaten yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu. Ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu. Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu. Lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekavettir; bütün bu fani ve fena nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahını buldum.  Beni yoktan var ettin, iman ve hidayet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu bi-karar ettin, sana sonsuz şükürler olsun.

Şimdi son dileğim beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nurundan ayırma, ne olursun. İnşallah bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü zaten zatından gayrına yalvarıp yakarmanın şirk olduğunu buyurdun.

Peki, acep benim gibi meczup divaneleri ne maksatla halk etmiştir, bilen babayiğit meydana çıkıp söylesin.”

Bu yazı toplam 2688 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113