Dünyanın bir imtihan yeri olduğu herkesçe malum... Dünyalık amaçlarımız için ne kadar imtihanlara giriyoruz; Lgs, Ygs, Sss... Diğer taraftan Allah da hangi insanın daha iyi amel yapacağını görmek ve göstermek için bizleri bu imtihan dünyasına göndermiştir.
Geçenlerde bir cenaze merasiminde olanları izlemek benim için oldukça şaşırtıcı ve bir o kadar da ibretamiz bir tabloydu. Bakara Suresinde Rabbimiz müminlerin gayba iman ettiğini bizlere bildiriyor. Evet gayba yani bilinmeyene ve görünmeyene görmeden iman ediyoruz ve inanıyoruz. Velbasü ba'del mevt yani ölümden sonra dirileceğimize ve ardından gelen kabir ve berzah hayatına iman ediyoruz. Ama bu imanımız ne derece kavii orası ise tartışılacak seviyede hal ve hareketlerimize yansımış durumda. Yani ben ölümden sonra hayatın olduğuna inanan insan aldatmaz, yalan söylemez, hırsızlık yapmaz, zina etmez gibi afaki şeylerden bahsetmiyorum.
Gelelim cenaze merasiminde yaşananlara;
Huşu ile kılınan cenaze namazının ardından omuzlanan tabut yine dualarla mezarlığa taşınmıştı. Cenazenin tedfin işleri yapılırken hava bulutlanmaya ve kararmaya başlamıştı bile. Biz de hemen orada bulunan hocalar olarak Yasini şerif okumaya başladık. Yasini şerifin son sayfası okunurken yağmur hafifçe çiselemeye başlamıştı. Daha o anda cemaat çil yavrusu gibi dağılmak için harekete geçmişti. Durumdan vazife çıkaran ben diğer surelere geçmeden hemen duaya geçtim. Dua bitmemişti ki ; yağmur sağanağa dönmüş, herkes hocam duayı bitirsen de şuradan sıvışsak gibi bana garip garip bakmaya başlamışlardı bile. Ben aslında duayı uzunca içten yapmak isterken bana atılan rahatsız edici bakışlardan öyle rahatsız olmuştum ki mecburen ve kerhen duayı bitirmek zorunda kalmıştım. Velhamdülillahi rabbil alemin elf... diyemeden cenazeye katılanlar çil yavrusu gibi dağılmıştı.
Tabii telkin duasını (yani mevtaya kelimei tevhidi hatırlatma) vermek sadece hocaya farz(!) ya tabii bu kutsal görev de bize kalmıştı. Cenaze imamı dahi sessizce oradan ayrılmış kabrin başında sadece ben ve bir garip Müslüman orada öylece kalmış birbirimize bakarken sırılsıklam olmuştuk bile. Bir taraftan, gözümden çok sevdiğim kişiyi ahirete yolcu etmekten dolayı gözlerimden yaşlar süzülürken yağmur damlaları ile karışıyor, riyadan uzak bir şekilde telkin ve teskin edici dualarımı kendisine gönderiyordum. Hayatta iken bana yaptığı iyilikler, kapısını her çalışımda beni tebessümle ve sevinçle karşıladıklarını ve ardından ülkemizde henüz o zaman bulunmayan çikolataları çoktan sofraya koymuş, ekmeği de hazırlamış "haydi ekmeğe sür de ye evladım" diye beni sofraya davet edişlerini unutmam mümkün mü?! Bir de tabii her sofradan sonra avucuma Avrupa paralarını sıkıştırması da bir çocuk olarak elbette beni çok mutlu ederdi. Hani Hz. İbrahim "Ya rabbi, beni benden sonrakiler arasında güzel bir isimle yad ettir" diye dua etmiş ya işte çok sevdiğim o insan benim için Hz. İbrahim'in duasının kabul olmuş hali idi bu dünyada.
Bu dünya imtihan dünyası derken aslında aynı zamanda çocuklarımızın girdiği sınavları da kastetmiştim. Lgs, Ygs ve daha bilemediğim nice üç harfli sınavlara giren çocuklarımızı dünyalık sınava hazırlarken çektiğimiz zahmetlerin yanında bir de sınav gecesi teheccüdlerle başlayan sabah namazı ile devam eden maraton sınav saatiyle daha büyük bir heyecana dönüşür ve çocuğumuzu sınav binasına kalbimiz ata ata bırakır döneriz; aynı ölüyü mezarda münker nekirle imtihanında tek başına bıraktığımız gibi, diyeceğim ama tabii ki bırakmıyoruz öğle öncesi Kur-an'ın yarısını öğleden sonra devam eden sınavda da yarısını hatmediyoruz, nice unuttuğumuz duaları çocuğumuzun imtihanı sebebiyle tekrardan hatırlıyoruz.
Şimdi soruyorum size hangi imtihan daha gerçek.. Sözde imtihan dünyasında son imtihana hazırlanıyoruz ama dünyalık imtihana giren çocuğumuzun yanında durduğumuz kadar ahirete uğurladığımız, kabir imtihanına giren sevdiğimiz insanın yanında neden bir Yasin okuyacak kadar duramıyoruz. Hatta bazen bize şöyle serzenişte bulunanlar bile oluyor. "Hocam duayı ne kadar uzattın be." Sanki mevtanın yakını değil de düşmanı gibi. Halbuki biraz önce ahirete uğurladığı merhum hayattayken güneşin altında mangal yaksa sanki saatlerce durmayacaktı.
Şimdi tekrar soruyorum; Ölümden sonraki hayat bizim için ne kadar gerçek? CGS Cennete Giriş Sınavı bizim için ne kadar önemli? Gayba imanımızı bir daha sorgulayalım bence...
Sağlıcakla kalın. Allaha emanet olun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.