• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 18 °C

Vefakârlık İnsan Olmanın Gereğidir

Abdullah Yadigar



      Türkiye Cumhuriyetinin üçüncü Diyanet İşleri Başkanı olan, yazdığı değerli eserleri ve yaptığı hizmetleri ile yüzyılımızın İslâm âlimleri arasında önemli bir yeri olan Ahmet Hamdi AKSEKİ, ‘’İslâm Dini’’ adlı  eserinde İslâm Dini’nin gayesini şöyle izah ediyor.

      ‘’Ferdin akli düşüncelerini, işini ve kalbini ıslah ederek onları paklayıp yükselterek, onu evvela bu dünyada sonra da ahrette saadete kavuşturmuştur. Cemiyet’in saadeti de ferdin saadetine bağlı olduğu cihetle, fertlerin saadeti aynı zamanda cemiyetin de saadetidir. Müslümanlık bu hedefi, bu ülküyü tahakkuk ettirmek için bir takım hükümler koymuştur. Bunlara Dinî ve Şer’î hükümler denir. İnsanların dünya ve ahiret saadeti için İslâm Dini’nin koymuş olduğu hükümler üç kısımdır: A) İtikadi hükümler, B) Ameli hükümler, C) Ahlâki hükümler.’’

      Aynı  eserin ‘’İçtimai hak ve vazifeler’’ başlıklı bölümünde de şu bilgiler yer alır; ‘’Müslümanlığın bu esasları, her Müslüman’a başkalarının hayatına, namusuna ve haysiyetine, hürriyetine, tasarruf haklarına, meskenlerine taarruz etmemeği kat’i olarak emrediyor. Her Müslüman başkalarının bu haklarına taarruz ve tecavüz etmemekle mükelleftir. Sade bu kadar değil, diğer insanlara, yerine göre yardımı da emrediyor. Çünkü adaletle emir; başkalarının hayatına, haklarına tecavüzü yasak ediyor. İhsan ile emir de, başkalarının hayatını kurtarmayı, onlara malımızdan bir hisse ayırmayı emreder. Sonra bir insan olmak itibariyle, benim malik olduğum haklara başka insanlarda maliktir. Yaşamak benim için nasıl tabii bir hak ise, diğer insanlar için de böyledir. Benim bu hakkıma kimsenin dokunduğunu istemem. Sade bu kadar değil, ben başkalarının, icabında bana yardım etmelerinden de hoşlanırım. Öyle ise yukarıdaki hadis-i şerif mucibince başkalarının hayatına ve bütün haklarına hürmet ve yerine göre muhtelif suretlerle onlara yardımda bulunmak benim için de bir vazifedir.

      Hulasa: Müslümanlığın şu esaslarına göre her Müslüman için içtimai vazifelerin en birincisi ‘şahsa ihtiram’dır. Şahıs demek; kendisi gibi olan diğer insanların bedeni ve şahsi kuvvetleri, akli ve ruhi melekeleri, hayatı, şeref ve namusu, meşru ihtirasları, hürriyeti, mu’tekedâtı (inanılan hususlar), emlak ve emvali demektir. Kur’an-ı Kerim adaletle emretmekle bütün bunlara hürmet etmeyi farz kılmıştır.’’

      İslam Dini içtimai hayata önem verir. Müslümanların içtimai (sosyal) ilişkilerinde birbirlerine karşı hak ve sorumluluklarını belirlerken karşılıklı olarak sadakat borcunu da hatırlatır. Sözünde ve dostluğunda samimi ve devamlı olmayı da öğütler.

      Sadakat ve Vefakârlık konusunda ‘’Şamil İslam Ansiklopedisinde’’  şu bilgiler yer alır;

      ‘’ Müslümanların işlerinde ve çeşitli muamelelerinde birbirlerine karşı sadakat borcu vardır. Meselâ evlilikte karı koca birbirlerine karşı sadakatle mükelleftirler. Evlilik süresince zevc ve zevce birbirlerine karşı sadakat göstermek mecburiyetindedirler. Eşler arasında boşanma sebeplerinden birisi de sadakat borcunun ihlâlidir. Nasıl olursa olsun eşler arasında sadakatin ihlali geçimsizlik sebebidir.

      İşçinin yanında çalıştığı işverenin iş sırlarından öğrendiklerini, işverenin rakibine açıklaması doğru değildir. İşçinin öğrenmiş olduğu sırları saklaması bir sadakattir. İşçinin sadakatsiz olması, işveren için haklı bir fesih hakkı doğurur. İşveren, işçinin sadakat borcunu ihlâlinden zarara uğramışsa, bu zararın tazminini isteyebilir.

      Müslümanlar sözlerinde ve işlerinde sadık olmalıdırlar. Muamelelerinde ve iş  münasebetlerinde çeşitli hile ve dalaverelerle birbirlerini aldatanlar haindirler. Peygamberimiz "Bizi aldatan bizden değildir" buyurmuştur. Dostluk, kardeşlik ve vefakârlık da bir sadakattir. Verilen sözü yerine getirmek, ahdinde durmak, borcu ödemek, din ve akılca lüzumlu görülen işleri ifâ etmek, emanetlere riayet etmek, üzerine aldığı vazifeleri-hakkını vererek- yerine getirmek ve vazifeleri ehline vermek de sadakattir, aksi ihanettir.

      Hakkı  bilerek ibadet ve taatlar da ve kul haklarında tam bir sadakat gösteren, kötü huy ve nefsin afetlerinden temizlenen kimse sadakatli (sadık)" mümindir. Müminlerde sadakatül-hakk (hakka bağlılık) en önemli esas ve temel vazifedir.

      İnsana sadakat yakışır görse de ikrah

      Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah (Ziya Paşa)

      Sırf Allah rızası için, iyilik ve hayır yollarında yardımlaşmak için sıdk ve ihlâs ile dostluk etmek de sadakattir. Allah için doğruluk ve dürüstlük uğrunda, iman yolunda meydana gelen sadakati (dostluğu) muhafaza etmenin sevabı pek büyüktür. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Teâlâ Kıyamet gününde, benim büyüklüğüm için sevişenler (ve dost olanlar) nerede? Onları, benim himayemden başka bir gölgenin olmadığı himayem altında gölgelendireyim, diye buyurur" (Müslim’den naklen Mansûr Ali Nâsıf, et-Tâc, V, 83).

      Yine Rasulullah (s.a.s.); aralarında akrabalık ve alış-veriş münasebeti bulunmadan Allah sevgisi ile O'nun yolunda sadakatle sevişenlerin derecelerine peygamberler ve şehidlerin gıpta edeceklerini anlatarak şöyle buyurmuştur: "Vallahi, onların yüzleri nurdur ve nur üzerindedirler. İnsanlar korktuğu vakit onlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları vakit onlar mahzun olmazlar. Haberiniz olsun ki, Allah'ın gerçek dostları için korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir de" (Ebû Davûd'dan, et-Tâc, V, 83).’’

      Günümüz toplumu içinde nice dostlar vardır. Yıllarca beraber olmuşlar. Deyim yerinde ise, yiyip içtikleri ayrı gitmemiş. Omuz-omuza verip beraberlikleri uzun süre devam etmiştir. Gün geliyor bunlardan biri bir makam ve mevki sahibi oluyor. Belki de o mevkie gelmesinde dostlarının katkısı olmuştur. Bu  (muhterem) tedrici olarak (artık bir menfaati yoksa) eski dostlarını terk ediyor. Eba Müslim Horasani nin şu sözleri ne kadar isabetli;

      ‘’Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.’’


      Makam ve mevki uğruna, nefse hoş gelen dünya saltanatı uğruna her şeyini feda edenler, gün gelir (elde ettikleri) her şeylerini kaybedebilirler. Bilinmeli ki; dostluk, kardeşlik ve vefakârlık insan olmanın gereğidir.

Bu yazı toplam 2888 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113