• BIST 9524.59
  • Altın 2522.367
  • Dolar 32.5815
  • Euro 34.6471
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

ANNE ve ÇOCUK

Sebahat Çakır

Konu "anne" veya "ana" olunca elbette söyleyecek çok şey var. Etrafımıza şöyle bir bakarsak modern çağın insanlar üzerinde olumlu ve olumsuz sonuçlarını gözlemleyebilriz. Değişmeyen değerlerimiz arasında yer alan annelik, acaba bu globalleşen dünyada evrim mi değiştirdi?

    Modern çağa ayak uydurma çabasında olan anneler,iş hayatına atılıp "İş kadını" unvanı alarak haklarını koruma mücadelesi vermeye başladı. Kadınlar güya topluma kazandırılarak,kadın haklarının korunduğu zannedilirken, annesiz büyümek zorunda bırakılan çocukların hakları gözardı mı edildi?

     Anasının sütünü işe gitmeden önce hazırlayıp bıraktığı biberondan içmek zorunda bırakılan bebelerin bu şekilde karnı doydu fakat ana kokusu ve sıcaklığına olan yoksunluğu ve bu yoksunluğun oluştuduğu tahribat ne derece dikkate alındı acaba? Annesi olmayan çocuğa "öksüz" denir de annesi sağ olduğu halde yanında olamadığından annesiz büyüyen çocuğua ne denir? Oyun oynarken düştüğünde kanayan yarasının annesinin öpmesi ile iyileşen şanslı çocukların sayısı yok denecek kadar az artık.  Tıp literatüründe belki karşılığı olmayan bu uygulama dünya üzerinde en etkili pansuman olma özelliğini hala korumakta. Çünkü annesi tarafından öpülmesi, o yavrucağın yarasına değil ruhuna yapılan bir  pansumanıdır.

       Peki kadını annelik ve kariyer arasında tercih yapmak zorunda bırakan neydi? Yaratıcının yeryüzünde halife olarak tanımladığı insanın, yetiştirilip büyütülme görevini verdiği anaların ve analığın değerini idrak edemedik mi? Kur'an-ı Kerim'de defaaten bahsedilen ana hakkı ve anaya hürmet mefhumu tam anlaşılamadı mı? İnsanın öğrenmeye ilk olarak anne ile başladığı hatta tahsil hayatının ilk temellerinin anneler tarafından inşa edildiğini unutuverdik mi? En ulvi görev olan annelik ünvanını küçümseyip,sıradanlaştırarak anneleri daha muteber sayılan başka meslek arayışlarına mı sürükledik? Hatta kadını anne olmaktan vazgeçirip veya bir müddet erteletip kariyer basamaklarında yükselme yarışına mı ittik? Ve buna da " Moder Çağa Ayak Uydurmak" mı dedik?

 Üstelik bu durum bizlere cebren ve zorla değil, zorunlu hissetme yöntemi ile kabullendirildi. Adeta psikolojik yaptırım uygulanarak dejenere edildik. Çocukta yaparım kariyer de yaparım sloganıyla kreşler açtık, bakıcılar tuttuk, çocuk sorununu birşekilde hallettiğimizi zannettik. Küçücük çocuklarımızın ellerinden, evlerinden annelerini alıp, ağlamalarını pahalı oyuncaklarla susturmaya çalıştık. Minik dünyalarındaki hezeyanı göremedik. İşten eve gelen annesiyle bir müddet küsüp konuşmayan çocuklar ve bakıcı tarafından nasıl muamele gördüğü bir muamma olarak kalan çocuklar hep gözardı edildi. Hatta şahit olduğum bir hadiseden oldukça etkilendim. Sürekli bakıcıya bırakılan 2-2,5 yaşlarında bir çocuk evde konuşmamaya başlar. Bu durum uzun süre devam edince, çocuk psikoloğa götürülür. Devam eden seanslar sonucunda sorunun “Anne yoksunluğu” olduğu tesbit edilir. Tedavi olarak önerilen ilaç “Anne”dir.  Çocuğun bir müddet kreşten alınıp annesi ile vakit geçirmesi gerekiyordu. Ama bir müddet!.. Ya sonra?... Zavallı çocuğun minik dünyasındaki çaresizliğini susarak protesto etmesi ne kadar caydırıcı olabilirdi ki?

         Ve yine dün haberlere konu olan, yabancı uyruklu bir bakıcı elinde işkence gören yavrucağın olayı. Durumdan şüphelenen ailenin eve yerleştirdiği gizli kamera sayesinde tesbit edilen fakat şehir dışına kaçan bakıcının,  takip sonucu yakalanmasına vakıf olduk. Fakat bu tür bakıcı serencemleri ile ilgili yaşananlar ne ilk ne de son olacak!  

      Son günlerde bakıcı sorunlarının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çözüme yönelik uygulamaları gündemde. Çalışan annelerin çocuklarına annaanne, babaanne gibi aile yakınlarından birinin bakıcılık yapması ile ilgili pilot uygulama başlatıldı.  Ve bunun için bir ödenek (maaş) sözkonusu. İlk bakışta çocuğa kan bağı olan bir yakının refakat etmesi daha güvenilir gibi gözükse de bu durum ilerleyen zamanlarda beraberinde başka sorunları getireceği endişesi akla gelmiyor değil. Karşılıksız sevginin ve alakanın maaşla katledilmesi gibi bir şey bu.

   Ayrıca büyükanne ve torun arasındaki kuşak farkının yol açabileceği uyuşmazlığın yanı sıra fiziksel ve ruhsal yorgunluğun ister istemez yıprattığı bir yaştaki bireyin bu sorumluluğa ne derece tahammül göstereceğide düşünülmeli. Menopoz dönemine girmiş olan bir kadın, şayet bu sorumluluğu yerine getirebilecek olsa idi Allahu Teala’nın  onun doğurganlık özelliğini almazdı diye akla gelmiyor değil.

   Anneler Günü ile alakalı yazı yazmak isterken, konu çalışan anneler ve bu durumun mağduru olan çocuklarla ilgili yoğunlaştı. Sanırım öncelikle anne olmak ve anneliğin hakkını vermek ya da anneliği hak etmek önemli. Dünyaya gelen çocuk için yeryüzünde anne sütünün yerini tutabilecek henüz hiçbir gıdaya rastlanmadığı gibi, çocuğun ruhunun tekamülü için annenin varlığının ve yanında olmasının en mühim gıda olduğu gerçeği de inkar edilemez. Çocuğun anne sevgi ve şefkatine olan ihtiyacının da anne sütü gibi anne dışında herhangi bir kişi tarafından karşılanamayacağı aşikardır.

   Çalışarak çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırladığını düşünen anneler, biraz empati yaparak düşündüklerinde çocukların annesiz kalarak kendilerine hazırlanan geleceğe razı olup olmadıklarının cevabını bulabilirler. Elbette ruhsal doyuma ulaşarak büyüyen çocuklar,  sağlam bir kişiliğe sahip olma açısından, annesi tarafından terkedilerek büyüyen çocuklardan daha şanslı olsa gerek.

    İş hayatının yorucu atmosferi ile çocuğunun arasında kalan ve birçok sorunla karşı karşıya olmanın verdiği yorgunluk elbette kolay değil. Üstelik çocuğunu ihmal etmenin verdiği suçluluk duygusunun vicdani hesaplaşmasının yanısıra, çocuğuna karşı bu durumu telafi etmek için yöntem ve çareler arayan sevgili annelerimiz! Sizin hakkınız ödenemez.

   Dinimizin annenize “of” bile demeyin emrini duyduktan sonra; “Eğer bir şey istersem, evladım belki erinir de of der” diye çocuklarından bir şey istememeyi düstur haline getiren ve böylece ciğerparesinin bu sebepten günaha girme ihtimalini ortadan kaldıran duyarlı ve ince düşünceli annelerimiz! Sizin hakkınız ödenemez.   

    Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u kuşatma esnasında iken, gözyaşları ile secdeye kapanıp “Ya Rabbi! Eğer saçımın bir telini namahrem gördü ise evladıma bu fetihi nasip etme” diye dua eden Fatih’in ardındakı asıl fatih olan anacığı gibi, ömrünü takva libasıyla donatıp haram ve günahtan ihtimamla sakınan müberra annelerimiz! Sizin hakkınız ödenemez.

   Fidan gibi evladını vatan, millet uğrunda şehit veren, daha ömrünün baharında gözbebeği yavrusunu kara toprağa vermenin acısıyla, ciğeri tarifsiz yangın ile kavrulan ve tek tesellisi evladının şehadeti olan şehit analarımız! Sizin hakkınız ödenemez. Sizi teselli etmeye söylenecek söz de bulunamaz.

   Engelli çocuğu için, asla ümitsizliğe kapılmadan, yılmadan, usanmadan mücadele eden, çevresindeki birtakım insanlar tarafından dışlanmalarına rağmen, gecesini gündüzüne katarak evladını topluma kazandırmak için çabalayan cefakar ve fedakar annelerimiz! Sizin hakkınız ödenemez.

    Bir kadının en büyük arzusu olan "annelik" duygusunu tadamamış, ömrü boyunca evlat sahibi olamamış fakat fıtratı gereği ruhundaki annelik iç güdüsü ve hayali hiç sönmeyen ve bu annelere özel günün kendilerine ayrı bir burukluk yaşattığı, Aişe annemizin kader ortağı kardeşlerimiz sizin bu sabrınızın karşılığı  Allah’a (cc) ait.

    Hayatını evine ve çocuklarına adayıp, aktif sosyal hayat ve idaallerinden vazgeçen, sürekli evde olduğu için bazen bunalan hatta kendini işe yaramaz hissedecek kadar kendine haksızlık eden fedakar annelerimiz! Sizin hakkınız ödenemez.

   Sevgili anneler, annelik gibi ulvi bir makamda olan sizleri senede bir gün hatırladığımız için çok mahcubuz. Sizin yeriniz ve kıymetiniz kişilikli ve sağlıkli bir toplum oluşması açısından çok mühim. Bu milletin her daim ihtiyaç duyduğu en kutsal varlıksınız. En yüce devletler ve milletler ancak imanlı ve şuurlu anaların yüreklerinde yükselir. Yuvaları yapan, her türlü yükü çeken ve bu çilesinden ayrı bir manevi haz duyan annelerimiz! Gününüz kutlu olsun. Dünyasını değiştirmiş olan annelerimizin ruhları şad olsun.

Bu yazı toplam 2910 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113