• BIST 9916.77
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 28 °C

BİZ BİRLİKTE TÜRKİYEYİZ

Cemal Kapan

Geçen hafta “Liyakat mi sadakat mi” diye sormuştum. Son paragraf, üstündeki yedi paragrafın önüne geçti. Çok farklı kesimlerden çok farklı sesler geldi.”Liyakat”  diyenler “Sadakat” diyenler, övenler, eleştirenler. Ne olursa olsun özgürce konuşuldu, tartışıldı. Yazı yazmamdaki asıl amaç hâsıl oldu diyebilirim. Yapıcı ve iyi niyetli söylenmiş her sözün başımızın üstünde yeri vardır.

Bu soruya benim cevabım ise; hem liyakatli hem de sadakatli yöneticiler olması gerekli. İlle biri ya da diğeri tek başına tercih sebebi olmamalı. Sonuç olarak farklı mercilerde tartışıldı ve   ''Sadakatle ehliyet hiç bir araya gelmez mi?'' sorusuna ulaşıldı.

Bakkallar öncelikle sadakat ararlar, hatta öncelikle aile yakınlarından çıraklarını seçerler. Süpermarketler ise öncelikle liyakat ararlar. Yapılacak işin hacmi büyüdüğünde ve iş karmaşıklaştığında yeterlilik, yetenek, deneyim daha ön plana çıkar.

Devleti bir bakkal hassasiyeti ile yönetenler çoğunlukla kişinin işi bilip bilmediğini değil, sadece  ''bizden'' (!) olup olmadığını önemsemektedirler. Devleti süpermarket zihniyeti ile yönetenlerse sadece liyakate önem vermektedir ki bu da yanlıştır. Çok ehliyetli birini bulursunuz, müdür yaparsınız ama zamanı gelir bütün banka hesaplarını boşaltır. Yanlıştır çünkü devlet ne bakkaldır ne de süpermarkettir.

Koçi Bey 17. yüzyılda yaşamış bir Türk düşünürdür.  IV. Murat’ ın danışmanıdır. “Yüksek makamlar verilirken, en bilgilisi hangisi ise ona verilmek gerektir. Bir cahilin, sırf eskidir diye bir bilgilinin önüne geçmesi haksızlıktır. Bilgi ve diyaneti olunca, genç de olsa zarar vermez. Yaşlı ile genç, bilgi ile marifette eşit olunca yaşlının önüne geçmesi daha doğrudur. Amma bilgi ve marifetten yoksun olunca 1000 yaşında da olsa halka faydası olmaz. Ve hakkı yanlıştan ayıramaz.” Koçi Bey’in sözleri sanırım durumu en güzel şekilde özetlemektedir.

Milli eğitimden örnek verirsek, bir müdür yardımcısı bile seçeceksek hem sadık ( burada sadakatten kastımız A partisine ya da B partisine sadık olması değil, vatanına ve milletine sadık olması, ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutmasıdır) hem de liyakatli olmasını sağlamak hükümetin birinci görevidir. Müdür yardımcıları arasından müdür seçeceksek filtreyi daha da sıkı tutmalı daha da hassas olunmalıdır. Şube müdürlüğü, ilçe müdürlüğü, il müdürlüğü her seferinde filtre biraz daha sıkı tutulmalıdır.

Cem Oğuz 1999’da kaleme aldığı “Osmanlı: Toplum” adlı eserinde de Osmanlı yönetimindeki liyakate değinmiş ve toplumdaki liyakat sisteminin en güzel örneği olarak da devşirme sistemini vermiştir. Bildiğimiz üzere devşirme sisteminden yetişenler liyakatleri ve ülkesine bağlılığı esas alınmak üzere sadrazamlığa kadar yükselebilmekteydiler. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu’nda görev yapmış 218 sadrazamdan yalnızca 101’i Türk veyahut Türk kökenli, geri kalanı ise diğer etnik kökenlerden gelmektedir.

Verilen veya alınan her görev bir emanettir. İşi doğru ve düzgün yapmak, emanete uygun davranmanın bir gereğidir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” ayeti bize işlerimizde dürüst olmayı ve işe hakkını vermeyi emreder.

Kadro var da biz mi atamadık denmemeli, bugünden tedbirler alınmalı ve her alanda öncüler, uzmanlar, gönüllüler, araştırmacılar, liderler yetiştirmeliyiz. Her alanın, kendi liderlerini yetiştirmeleri için onlara ortam ve destek sağlamalıyız.

MEB’ den örnek verdik yine MEB’den devam edelim. Bakan MEB kökenli değil, müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür MEB kökenli değil.(Akademisyenleri öğretmenler odasının tozunu teneffüs etmediği için MEB değil YÖK kökenli kabul ediyorum)  Bir milyona yakın MEB personeli içerisinde müsteşar, müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük yapacak bürokratlar yoksa durumun vahameti ortadadır ve tedbirler alınmalıdır.

Neyse gelelim bu haftaki konumuza.

TV Net’ teki “Derin Tarih” programında Atatürk’le ilgili belden aşağı dedikodular dile getirildi. Maalesef Suriye sınırımızda PYD bir şehirde ABD bayrağı, diğer şehirde Rus bayrağı çekerken,  Fransız televizyonunda Cumhurbaşkanımız için öldürülmeli açıklamaları yapılırken,  Almanya ile son derece gergin bir siyasi ortama girmişken,  İngiliz lider Nato’ya “Türkiye için savaşmayalım” tavsiyesinde bulunurken yani millet olarak birlik olmaya en çok ihtiyacımız olduğu anda,  gündeme böyle bir şeyi taşımanın akılla mantıkla izah edilebilecek bir yanı yoktur. Bir TV programcısının toplumu ayrıştıracak, kişi ve grupları ötekileştirecek tutum ve davranışlardan uzak durması gerektiğine inanıyorum.

Türkiye’nin sınırları dışında büyük bir hazırlık yapılıyor. Sağcısı ile solcusu ile Ulusalcısı, Alevi’si,  MHP’lisi, Saadetlisi, Ak Partilisi ile 15 Temmuz ruhuyla,  “Vatan söz konusu ise gerisi teferruattır” bilinci ile bir araya gelmek zorundayız.  Bu süreçte fitne,  en tehlikeli silah. Fitneye fırsat vermemeliyiz. Ülkedeki huzur ve istikrarı bozmayı, herkesi birbirine düşürmeyi hedefleyenlere inat, birbirimize daha çok sarılacağız, birbirimizin farklılıklarını daha çok anlayışla karşılayacağız.

Altımızdan zemin giderse bu herkesi etkiler. Sadece benim partimi, sadece benim hükümetimi etkilemez, muhalefeti de etkiler, zengini de etkiler, fakiri de etkiler. Bu konuda, başta siyasetçiler olmak üzere, işadamlarına, gazetecilere, yazarlara, entelektüellere, eğitimcilere ve herkese iş düşmektedir. Türkiye'nin istikrarını bozmaya kimsenin gücünün yetmeyecek, bundan kimsenin tereddüdü olmasın. Seçimlerde çok dinlediğimiz bir türkünün sözleriyle yazımı sonlandırıyorum.

Aynı yoldan geçmişiz biz
aynı sudan içmişiz biz
yazımız bir kışımız bir
aynı dağın yeliyiz biz

şarkılar bir türküler bir
hep beraber söyleriz biz
halaylar bir horonlar bir
aynı sazın teliyiz biz

gönüller bir dualar bir
bir Allah'ın kuluyuz biz
has bahçemiz yurdumuzdur
aynı bağın gülüyüz biz

haydi bi daha bidaha bidaha
hep beraber söyleyelim
vur şu davula bidaha bidaha
hem çoşup hem söyleyelim

BİZ BİRLİKTE TÜRKİYEYİZ

Bu yazı toplam 1625 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113