• BIST 9659.31
  • Altın 4196.319
  • Dolar 39.1869
  • Euro 44.8067
  • İstanbul 20 °C
  • Ankara 23 °C

PLANLAMAYI KİM YAPACAK?

Talat Yavuz

Geçen hafta, “Yükseköğretim Nereye?” diye sormuş ve gerçek bir dönüşüme olan ihtiyacı vurgulamıştım. Yüksek tutarda paralar harcayarak gençlerimizi yanlış eğittiğimizi, onları hayata hazırlamak yerine adeta hayattan kopardığımızı anlatmaya çalışmıştım.

Pazartesi günü anlatmaya çalıştığım gerçeğin Salı günü acı bir örneğine şahit oldum ve bu hafta bu konuyu biraz daha irdelemenin yerinde olacağını düşündüm. Atama bekleyen, özellikle branş dağılımına itirazları olan ve ek atama talep eden öğretmenleri temsilen bir grup öğretmenle bakanlığa ziyarette bulunduk.

2024 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavına, edebiyat branşından otuz beş bin aday giriyor. Adaylar aylar süren sınav hazırlığı ve bekleyişten sonra kendilerine yirmi dokuz kontenjan verildiğini görünce adeta yıkılıyorlar. Çünkü geçen yıl sekiz yüze yakın atama yapılmış, bu yıl ise otuz beş bin kişi arasından kırk birinci olan aday bile atanamıyor, yüz onuncu olan aday ise üç katı kontenjana bile giremiyor.

Personel Genel Müdürü Bülent Beyin anlattıkları ise içimizi daha da karartıyor. Bütün iyi niyetine rağmen edebiyat branşında Türkiye geneli üç bin yüz elli fazlalık olduğunu, sözleşmeli öğretmenlerin mutlaka bir kadroya atanması gerektiğini, uzun vadede sistemin iyice tıkandığını, birçok branşın aynı durumda olduğunu ve gelecekte öğretmen ihtiyacının daha da düşeceğini anlatıyor.

Bir tarafta bütün hayalini üzerine kurduğu öğretmenlik mesleğinin ellerinden kayıp gittiğini gören öğretmenlerimiz, diğer tarafta bu gençlere bir çözüm bulmalıyız diyen genel müdür ve asıl problemin nerede olduğunu bilen ve bir işaret fişeği yakmalıyız diye feryat eden biz. Şimdi soralım tekrar, sahiden Planlamayı Kim Yapacak? Öğretmen yetiştirmenin tartışıldığı, bakanlığın akademi kurduğu ve yeni düzene geçtiği bir dönemde, hala formasyon belgesi satarak ayakta kalacağını düşünen eğitim fakültelerini derin uykudan kim uyandıracak? D

erece yapanların mülakata çağrılacak üç katı kontenjana giremediği, geçen yıl mülakata girenlerin atanmayı mahkemeden çıkacak emsal bir karardan beklediği, zorunlu eğitim ve eğitimde köklü değişikliklerin tartışıldığı, görevdeki on binlerce öğretmenin bile boşa çıkma riskinin ortada olduğu bir dönemde, eğitim fakültelerinin gündemi, önerisi ve gelecek vizyonu nedir, merak ediyorum.

Planlama, gelecek öngörüsü kurma ve ülkemizin hem insan hem de maddi kaynağını doğru yönetme, yönlendirme çok zor olmasa gerekir. Yeniliklerin farkında olma ve yepyeni bir çağın geldiğini söylemek ve bu konularda ne kadar bilgili olduğunu söylemek bir işe yaramıyor.

Yapay zeka ile gelecek elli yıl için öngördüğümüz ve planladığımız öğrenci, derslik, okul, öğretmen vs. sayıları şu şekildedir diyebiliyor muyuz? Yoksa sadece lafını mı ediyoruz? Bu arada geçen hafta yazımı: “Gereken yeniden yapılandırma bir önce hayata geçmezse, dede-oğul-torun aynı üniversitede aynı anda profesör hoca, döner sermayeden bir milyon iki yüz bin lira maaş alan, eşini genel sekreter yapan rektör, on dört hocanın atanma olasılığı binde bir olan yedi öğrenciyi eğittiği bölüm vs. gerçeği devam edecektir.” Diye bitirmiştim.

Amacımızın kimseyi töhmet altında bırakmak olmadığını belirterek DÜZELTME yapalım. Çok sevdiğimiz bir yetkilinin verdiği bilgiye göre; “bir milyon iki yüz bin lira maaş alan rektör” kısmının doğru olmadığını, konuyla ilgili YÖK’ün açıklama (https://kbumedya.karabuk.edu.tr/yokten-rektor-maaslari-hakkinda-aciklama-mevzuata-aykiri-odemelere-izin-verilmez…)yaptığını belirtelim.

Talat YAVUZ

Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri

[email protected]

Bu yazı toplam 100 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113