• BIST 9693.46
  • Altın 2509.906
  • Dolar 32.5696
  • Euro 34.7707
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C

GERİ DÖN EY TEOG!

Talat Yavuz

Cumartesi günü LGS yapıldı. Özellikle sayısal bölümdeki zor sorular, öğrencilerin ve velilerin tepkisini çekti. Sınavın zor ve seçici olacağı, yayınlanan örnek sorularla belli olmuştu. Ancak kamuoyu, sınav esnasında öğrencileri kusturacak kadar zor olacağını öngörememişti. Bu yönüyle; “Neredesin ey TEOG!” dedirten bir sınav oldu. Sınavın seçiciliğini, sadece matematik soruları ile değil de bütün derslere ikişer üçer soru ile yaymayı akıl edecek bir eğitim uzmanı yok muydu acaba ülkemizde?

Yapılan bu sınav, TEOG sonrası kurulmaya çalışılan sistemin, belirlenen az sayıdaki nitelikli liselere gidecek öğrencileri belirleyecek ilk adımı. Sınav baskısından kurtaralım derken, öğrencileri çok daha zor bir sınava tabi tutmuş olmanın talihsizliğini bir kenara bırakırsak, asıl kıyametin adrese dayalı yerleştirmede kopacağını söyleyebiliriz. Adına her ne kadar adrese dayalı sistem denilse de öğrencinin devam ettiği ortaokula tanımlanan liseleri tercih edebileceği, tercihi sınırlandırılmış, günü kurtarmaya dönük bir sistem üzerinde çalışılıyor.

Aylardır devam eden çalışmalar, takip edebildiğimiz kadarıyla, meslek liselerinin bir kısmını Anadolu liselerine ve birçok Anadolu Lisesini de ikili öğretime geçirerek devam ediyor. Hedeflenen, yüzde otuz yüzde yetmiş akademik lise-meslek lisesi oranını da bozacak yeni planlama, meslek liselerine, geçmişte kesintisiz eğitimin yaptığını yapacak bir sürece doğru gidiyor, yaşayıp göreceğiz. Anadolu Lisesi kontenjanlarını artırmak, meslek liselerinin ve İmam Hatip Liselerinin boş kalacağı sonucunu getirecektir. Seçim sonrası bunun faturası birilerine kesilir.

TEOG’U apar topar kaldırarak, sınav baskısından kurtulmak bir yana, merkezi yazılıların yerine çok daha zor bir sınav getirdik. Okul başarısını anlamsız kıldık. Meslek Liselerinin boş kalacağı bir sürece girdik. İkili eğitimden normal eğitime geçiş hedefinin tam tersine, ikili eğitim yapan okulların sayısını artırdık. Ne dediysek şartlar tam tersi bir yere savurdu bizi.

Olmayacak bir şeyi vadederken, birbiriyle çelişen gerçekleri aynı anda söylerken, sonradan olacaklara hiç kafa yormuyoruz. Sınav olmayacak, isteyen istediği okula gidecek, istediği okul evine yakın olacak, bütün okullarda nitelikli eğitim verilecek. Gördük ki okulların tabelalarını değiştirmekle bu söylediklerimiz olmuyor.

Süper Lise, Fen Lisesi, Anadolu Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi, Proje Liseler, Teknik Lise, Tematik Lise, Nitelikli Lise… Bu okullar önceleri büyük beklentilerle az sayıda açıldı, sonra çeşitli gerekçelerle sayıları şişirildi, sonra yeni isimler bulundu. Bu kısır döngü devam edip durdu. Şimdilerde elimizde; süreç içerisinde sırasıyla süper, nitelikli, Anadolu, proje, sınavla öğrenci alan okul unvanlarını taşıyan liseler ve mahalle okulları kaldı. Otuz yıl önce de böyleydi. 

Allah aşkına, gelin önce neyin doğru olduğuna karar verelim, sonra da ne pahasına olursa olsun o doğrunun arkasına düşelim. Bu halimizle, ne eğitimin doğrularıyla bir sistem kurabiliyoruz ne sınavdan ağlayarak çıkan öğrenciyi anlıyoruz ne de çocuğunu o halde gören annenin, babanın tepkisini, sitemini, feryadını anlıyoruz. Cumartesi günü yapılan sınavın pedagojik açıdan nerede durduğunu, öğrenciler üzerinde nasıl olumsuz izler bıraktığını dert edinen bir yetkili, üniversite hocası, bir eğitim fakültesi olacak mı acaba?

Her çocuğumuz bu ülke için değerlidir.

Her çocuğumuz mutlaka bir alanda başarılı olur, kendini geliştirir, hayata atılır.

Bütün çocuklarımız fen lisesine gidecek akademik başarıyı gösteremez, topluluk halinde yaşamanın ihtiyaç duyduğu çeşitli meslekler vardır, toplum sadece beyaz yakalılardan oluşmaz, meslek liselerinin cazip hale getirilmesi önemlidir, uygun dönemde yapmadığımız ve kural haline getirmediğimiz yönlendirmeyi, sonradan hayat çok daha acımasızca yapmaktadır.

Ölçme ve değerlendirme olmadan bir sistem kurulamaz, ölçmede esas olan okulda yapılan ölçmedir, sınavlar özellikle ilk kademelerde öğrenciye de sisteme de zarar verir.

Bir sistem kurulurken, bir sistemden vazgeçilirken bir süreç izlenir, karar vericiler iyi seçilir, testler yapılır, pilot uygulamalar yapılır, sabırlı olunur.

Seçim sonrası, eğitim sistemimiz, işin ehli bir ekip tarafından ele alınmalı, panik yapmadan, zaman baskısına girmeden, birbirini tamamlayan sistemler halinde, eğitimin doğrularına göre yeniden kurgulanmalıdır. Önce sistemin omurgası olacak, yukarıda birkaç örneğini verdiğim gibi ana ilkeler belirlenmeli, bir felsefeye dayandırılmalıdır.

Okul türleriyle, sınav sistemleriyle, öğretmen atama şekilleriyle, birbiriyle çelişen uygulamalarla, insanları özel okullara mecbur etmekle, 76. Madde atamalarıyla eğitimdeki savrulma, toplumsal bir kaosa, kitlesel sinir haline dönüşmek üzere, bilginiz olsun. Yaptığınız bu problemli sınavın sonuçlarını açıklamayı belki seçim sonrasına bırakabilirsiniz ancak sınavı hazırlayan, katkısı ve sorumluluğu olanlarla ilgili verilecek kararın seçim öncesi alınmasında bir sakınca yoktur diyerek, izninizle daha önce sorduğum soruyu yeniden soruyorum; “MEB’İ Kim Sabote Ediyor?”

 

 Talat YAVUZ

Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı

yavuztlt@hotmail.com

www.twitter.com/talatyavuz29

www.facebook.com/TalatYavuz29/

 

    

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1004 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113