Sözleşmeli öğretmenlik ve rotasyon tartışmalarını, müfredatı sadeleştirme tartışmaları izledi. Müfredatı bir kenara bırakarak, “mülakatla atanacak sözleşmeli öğretmenler” üzerine yoğunlaşalım.
Sözleşmeli öğretmen atamak, neden yeniden gündeme geldi? İki sebebi var: Öğretmenleri Doğu ve Güneydoğuda daha uzun süre tutabilmek ve ayıklayabilmek. Buna ihtiyaç var mı? Belediyenin kamyonuyla asker polis şehit edilebilen bir ülkede, ne kadar hoşumuza gitmese de ayıklamaya ihtiyaç var. Peki, başka yol yok mudur? Elbette vardır. Tam da burada ülkemizin gerçeklerine bakalım.
Öğretmenlerin Doğu ve Güneydoğuda kalma süreleri ortalama on yedi ay. Batı illerinde norm fazlası öğretmenlere, ders sayılarının azaltılmasıyla yenileri eklenmeye devam edecek. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, eğitimde fırsat eşitliğini olumsuz yönde etkileyen önemli etken olarak önümüzde duruyor. Atanan öğretmenlerin, aile bütünlüğü gibi en doğal anayasal haklarını verebilmek önemli bir sorumluluk yüklüyor. Terörle mücadelede yıkılan şehirlere hayat verecek en önemli kurumlar ise okullarımız. Devletin bölgeye hizmet götürürken diğer alanlarda uyguladığı personel rejimi önümüzde durmaktadır. Bütün bu bilgiler ışığında bir çözüm bulmalıyız.
Her şeyden önce bakanlığın üzerinde çalıştığı sistemin iyi kurgulanmadan kamuoyu ile paylaşıldığını belirtmeliyim. Bölgede belli süre ile çalıştıktan sonra kadro garantisi olan bir öğretmene, neden sözleşmeli öğretmen diyorsunuz? Neden mülakatla atama yapılıyor? Büyük umutlarla üniversiteyi bitirmiş, atama bekleyen öğretmenlerimizi, atandıktan sonra işlemesi muhtemel suçlarından dolayı daha işin başında, mülakatla neden cezalandırıyorsunuz? Bu aynı zamanda görevdeyken suça bulaşanları ayıklayamadığınızın itirafı değil midir?
Atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmen gerçeği önümüzde dururken, atanabilmek için her yıl sınava giren, yıllarca bekleyen ve birçok fedakârlığı göze alan öğretmenleri; kırmadan, yaralamadan ve adalet duygularını zedelemeden göreve getirmeyi neden başaramıyoruz? Bunu başarmanın ilk adımı mülakatla atamadan vazgeçmektir. Atanacak öğretmen sayısının üç katı adayı mülakata çağırmak, küskünler ve kırgınlar grubu oluşturmaktır. On bin öğretmen atayabilmek için yirmi bin öğretmeni küstürmeyi göze almak ne kadar mantıklı ve ne kadar insani bir uygulama olacaktır. Buradaki hassasiyeti, öğretmene rotasyon konusunda olduğu gibi sadece seçime giderken mi aklınıza getireceksiniz?
Bakanlık, kendi işleyişindeki başarısızlığın bedelini öğretmenlere ödetmekten vazgeçmelidir. Her ay onlarca öğretmen farklı sebeplerden dolayı memurluktan atılıyor ve bunlar için kimse sokağa çıkmıyor. Mülakatla ve sözleşmeli atamadan vazgeçilmeli, sadece KPSS ile atama yapılmalı, suça bulaşanlar görevdeyken ayıklanmalı, doğu ve güneydoğuda çalışan öğretmenlere, orada daha uzun süre çalışmayı özendirecek ücret farkı uygulanmalıdır. Yeni atanacak öğretmenlerin, bölgede zorunlu çalışma süreleri, yapılacak özendirici ücret uygulamalarının sonuçları analiz edilerek, zaman içinde yeniden düzenlenir ve öğretmenler bu süreleri bilerek başvuru yapar. Yaptırım ve zor kullanma, öğretmenlerin içinde bulundukları çaresizlikten yararlanma bir yöntem olarak kullanılmamalı, ülkesine sahip çıkma ve ulvi değerler üzerinden vatan görevine özendirme mantığı ile sahiplenerek, güvenlik önlemeleri alınarak öğretmenler göreve törenlerle başlatılmalıdır. Bu zor ve önemli görev bu şekilde üstlenilebilir.
Talat YAVUZ
Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.